Ana içeriğe atla

İnternet ve Sosyal Medya Bağımlılığı



Ne Zaman Bağımlı Olduk?
https://www.youtube.com/watch?v=C9zsstUy_tQ

Çok değil çeyrek asır önce yani 90’lı yıllarda, 21. Yüzyılı yakalamak isteyen uluslar ile eğitim kurum ve kuruluşlarının hızla www…. uzantılı global internet erişimi ile tüm dünyayı saran küresel ağa ulaşmak için verdikleri mücadeleye ve teknolojik gelişmelere şahit olduk. 60’lı yılların sonunda Amerikan ordusunun kendi iç iletişim ağı olan www. Uzantılı internet,   90’lı yıllarda önce Amerikan sonra tüm dünya üniversiteleri arasında küresel bir iletişim ve etkileşim ağına dönüşmüştür. Son 10 yılda ise tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde de köyden şehre tüm yaşam alanlarımızda hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmayı başardı.

İnternetin hızla gelişmesi insan yaşamını birçok yönden kolaylaştırmakla birlikte, erişimin kolay ve yaygın hale gelmesi, internet kullanım süresinin artması internet ile ilgili olumsuzlukları da 2000’li yılların başından itibaren gündeme getirmeye başlamıştır.

Bireylerin bir kısmı gereksinmeleri doğrultusunda internet kullanımını sınırlarken, bir kısım kullanıcının bu sınırlamayı yapamadığı, iş, sosyal ve akademik hayatlarında bu sınır getirilemeyen kullanım nedeniyle kayıplarla karşılaştıkları gözlenmeye başlanmıştır (Gönül, 2002).

İnternetin bilinçsizce kullanımı sonucunda insanlarda yalnızlık hissi, depresyon, toplumsal ilişkilerde zayıflama ve yakın arkadaş ilişkilerinde azalma gibi psikolojik sorunların yanında; sağlıksız ve dengesiz beslenme, obezite, uyku düzensizliği, ve buna bağlı nörolojik rahatsızlıklara neden olabildiği yapılan bir takım araştırmalarla belirlenmiştir (Young, 2004).  

İnternetin uygun olmayan biçimde ve problemli kullanımının bir sonucu olarak insan yaşamını olumsuz bir biçimde etkileme ve bağımlılık oluşturabilme potansiyeli olduğu yapılan araştırmaların ulaştığı ortak bir sonuçtur. İnternete erişim kanallarının artması ve ücretsiz kullanımının yaygınlaştırılması ile birlikte internete ilişkin psikolojik bağımlılık ya da problemli internet kullanımı  önemli bir araştırma alanı haline gelmiştir.

Araştırmalar, internet kullanıcılarının ilaç, alkol ya da kumar gibi diğer bağımlılıklara benzeyen davranışları internet kullanımı içinde göstermeye başladığına ilişkin bulgular ortaya koymaktadırlar (Griffiths, 1996; Young, 1997).

Bir Araştırma Verileri

Menderes Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri ile problemli internet kullanımı ve ona bağlı psikolojik ve  fizyolojik sorunları araştırma amacıyla yapılan yapılan bir anket çalışmasında öğrencilerin beslenme, tv izleme,  internet ve  soyal medya kullanımı, mobil telefon kullanımı gibi çeşitli alışkanlıkları ile ilgili sorular yöneltilmiştir.

Lise öğrencilerinin %38’i, ortaokul öğrencilerinin %32’si   İlkokul Öğrencilerinin % 11’i katkı maddeli hazır yiyecekleri ve içecekleri her gün tükettiğini belirtmektedir.

Aktif olarak katıldığınız sosyal faaliyetler var mı ?  Sorusuna lise öğrencilerinin %48’i, ortaokul öğrencilerinin %26’sı, ilkokul öğrencilerinin ise %40’ı “hayır” yanıtını vermiştir.

“Sigaranın sağlıklı büyümeme engel olacağını bildiğim için kullanmam” diyen öğrencilerin oranı yüksek olsa da ( liselilerde %85, ortaokullarda %94)  ailede sigara kullanan kişilerin olması  (liselerde %59, ortaokullarda %63)   ve okul ve çevresinde  “ sigara içmesi için teklif eden kişi ya da kişiler”  olduğunu belirten %29  öğrenci kitlesi için önemli bir risk olduğu açıktır.

Araştırma anketinin ortaya çıkardığı en önemli bulgu “iletişim yoksunluğu” ve “yalnızlık hissi”  gibi faktörlerin göstergesi olan bazı sorulara verilen yüksek oranlı evet yanıtlarıdır.

Annem ve babam, teknolojik araçlarda geçirdiğim süre konusunda şikâyet ediyorlar. (bilgisayar, tablet, cep telefonu vb.)  sorusuna erkeklerin %50’si, kızların % %46’sı ;                                                                                
Teknolojik araçların olmadığı bir hayatın boş, keyifsiz ve sıkıcı olacağını düşünüyorum. (bilgisayar, tablet, cep telefonu vb.)        sorusuna erkeklerin %54’ü kızların % 44’ü  “ evet”  yanıtı vermişlerdir. 

Erkek öğrencilerin %22’si, kız öğrencilerin %14’ü   “Geceleri geç saatlere kadar teknolojik araçlara vakit ayırdığım için yeterince uyuyamıyorum. (bilgisayar, tablet, cep telefonu vb.)” sorusuna olumlu “evet” yanıtı vermişlerdir.
 Bu madde “Problemli İnternet Kullanıcıları” için önemli bir göstergedir.

Ortaokul öğrencileri arasında “bilgisayar oyunu” ve “ sanal medya ortamları kullanma”  nedenleri arasında “arkadaş edinme” veya “ dışlanmama”  duygusu ön plana çıkmaktadır. (İlkokularda %19, ortaokullarda %21, Liselerde %50).  Öğrencilerin arkadaş ve akran çevresinden gelen  ve onları adım adım “ bağımlılığa götüren” tekliflere “HAYIR” diyememeleri veya hayır demeyi bilmemeleri  problemli internet kullanıcısı veya risk grubunda olduklarının en önemli  göstergesidir.

Bu nedenle yeni müfredat programlarında  hemen tüm ders programlarında yer alan  üst düzey zihinsel becerilerden  “ akıl yürütme”, sorgulama”,  karar verme”   vb. becerilerin geliştirilmesi ile  değerler eğitiminin  ana okulundan lise son sınıfa tüm düzeylerde uygun ölçme araçları ile verilmesi büyük önem arz etmektedir.
         
 Araştırma Özetleri


Küresel Dünyaya Bakış-2017 (Digital in 2017 Global Overview ) raporuna göre; dünyanın yarısından fazlası artık en az 1 adet akıllı telefon kullanırken, dünya nüfusunun neredeyse üçte ikisi en az bir cep telefonu sahibi. Dünya genelinde web trafiğinin yarısından fazlasının artık cep telefonundan geldiği bildirilen raporda, Türkiye'ye ilişkin veriler de yer alıyor.

Aynı araştırma, ülkemizde yaklaşık 50 milyon insanımızın bir yolla internete erişebildiğini söylüyor. Cep telefonu kullanıcı sayısı 70 milyon,  bir sosyal medya ortamına mobil internet erişimine sahip kullanıcı sayısı yaklaşık 42 milyona erişmiş durumda. İnternet erişimine sahip olanların gün içerisinde ortalama 7 saatini bilgisayar karşısında, 3 saatini telefon üzerinden internete bağlanarak ve 3 saatini sosyal medya platformlarında geçirdiği tespit edilmiştir.

Aynı raporda Türkiye'ye ilişkin verilere de yer verildi. Yılın başında yayımlanan rapora göre, Türkiye'deki mobil kullanıcı sayısı 71 milyonken, sosyal medyaya mobilden bağlanan kullanıcı sayısı ise 42 milyon olarak açıklandı.

Rapora göre Türkiye'deki internet kullanıcılarının yüzde 95'i cep telefonu sahibi ve yüzde 75'i akıllı telefon kullanıyor. Dizüstü ve masaüstü bilgisayar kullanımı yüzde 51 oranındayken, kullanıcılar gün içerisinde ortalama 7 saatini bilgisayar karşısında, 3 saatini telefon üzerinden internete bağlanarak ve 3 saatini sosyal medya platformlarında geçiriyor. TV karşısında geçirilen vakit ise ortalama 2 saat olarak açıklandı.

Türkiye, Avrupa’nın internette en çok vakit geçiren ülkesi. FacebookInstagram ve Twitter gibi sosyal medya platformlarının kullanımında ise dünya lideri. Facebook'un 2016'da verdiği rakamlara göre; ortalama bir kullanıcı sitede günde 50 dakika geçiriyor. 


Sonuçlar

"Farklı medya kaynakları ve internet paylaşımlarını bu gibi söylenti ve yanlış bilgi kalıplarının özellikle akıl sağlığı için tehlikeli olabileceği sonucuna işaret ediyor. Araştırma raporunda, özellikle kriz anlarında sosyal medya ve internet üzerinde hızla ve aceleyle yayınlanan haberlerin  özellikle ergen ve gençlerde  bilgiyi işleme ve sorgulama yeteneğini kullanmalarına fırsat vermeden onları buhrana sürekleyebildiğine dikkat çekmektedir."

Sosyal medya gezinmelerinde hem başkalarının içeriklerini beğenme hem de linklere tıklamanın tutarlı bir şekilde fiziksel sağlık ve ruh sağlığında bozulma getirdiği vurgulandı. Çalışmada bir linke tıklama, statü güncelleme ve bir paylaşım beğenme gibi sosyal medya aktivitelerinin, insanın ruh sağlığında yüzde 5 ila 8 arasında bir düşüşe yol açtığı ifade edildi.

Bunun temelinde şüphesiz, sosyal medya kullanıcılarının 'diğer insanlar benden daha iyi bir hayat yaşıyor' algısı yatıyor. Bu yenilgi ve eksiklik duygusu, insanın iç dünyasında birçok soruna yol açıyor. Başkalarının kendisinden daha mutlu olduğunu, her sabah uyandığında telefonundan görüyor ve büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Sosyal medyadaki insanlarla kendimizi kıyasladıkça, daha stresli ve mutsuz oluyoruz.

Sosyal medya ve internet üzerindeki çelişkili bilgi ve paylaşımların, özellikle ergen ve gençlerin duygusal ve zihinsel sağlıklarını istemeden de olsa etkilendiğini  ortaya koymaktadır. Özellikle kitlesel kriz döneminde kendilerini çaresiz hisseden insanlar, daha önce hiçbir yerde rastlamadıkları haber kalıp ve görüntülerinden son derece olumsuz etkilenebiliyorlar.

ABD'de yapılan bir diğer araştırma, sosyal medya platformlarında fazla vakit geçirmenin insanı mutsuz ettiğini ortaya koydu. Türkiye'nin Avrupa ülkeleri arasında sosyal medyada en çok vakit geçiren ülke olduğunu düşünürsek, bu araştırma bizleri bir hayli yakından ilgilendiriyor.
Gittikçe artan sosyal medya ve internet kullanımı nedeniyle psikolojisi bozulan tüketicilerin yüzde 43'ü kendini "bağımlı" olarak tanımlıyor. Bilinçsiz internet kullanımı yüzünden gelişmeleri kaçırma korkusu, sosyal çekilme, fake, titreme gibi psikolojik rahatsızlıklar öne çıkıyor. 
Bilgisayar oyun bağımlılarını bekleyen başka bir tehlike ise, sonu ölme veya öldürmeyle sonuçlanan  "oyun görevleri". Son bir yılda yaklaşık 50 ergenlik çağındaki gencin bu oyunların verdiği görevler sonucu ihtihar ettiği düşünülmektedir.

Olası Araştırma Problemleri
  • Ortaokul ve lise çağındaki 13-17 yaş grubu öğrencilerimizin “problemli internet kullanımı” durumları var mıdır?
  • Hangi psikolojik, sosyal ve çevresel etkenler öğrencilerimizde “problemli internet ve sosyal medya kullanımı” na neden olmaktadır?
  • “Yalnızlık hissi (iletişimsizlik)” ; “sosyal destek ve kabul görme ihtiyacı” ; “yaşam doyumu” ; “romantik ilişki durumları” ; “aile sosyo ekonomik durumu” ; “kitap okuma alışkanlıkları” ; “spor, sanat ve sosyal etkinliklere ilgi”  ; “algılanan akademik başarı” vb.  değişkenlerden hangileri “bağımlılığı” yordama gücü bakımından daha etkilidir?


Araştırma İçin Veri Toplama Araçları :                                                  
  1.    Çocuk/ergen, aile  ile ilgili kişisel bilgiler formu ( 15 madde)
  2.    Bu araştırmada ergenlerde internet bağımlılığını değerlendirmek için “İnternet Bağımlılık Ölçeği” (10madde)  “yalnızlık” düzeylerini belirlemek için “UCLA Yalnızlık Ölçeği” (5 madde)
  3. Algılanan aile ve sosyal desteği ölçmek için “Sosyal Medya ”
  4. Yaşam doyumunu ölçmek için “Yaşam Doyumu Ölçeği” kullanılması tavsiye edilir.
Not: Araştırmacılara SPSS ile veri analizi desteği verilir.
duranhoca@gmail.com 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇOCUK VE YARATICILIK

Duran Çelik Measurement & Assessment Specialist Learning Consultant  ELEŞTİREL DÜŞÜNMEDEN   YENİLİKÇİ DÜŞÜNCEYE  Akıl yürütme becerileri ve hayal gücünün; mantık, muhakeme ve duygu akışı ile işlenmesi sonucu oluşan denge üzerine inşa edilen yenilikçi düşünceye yaratıcı düşünce denir. Bazılarına göre yaratıcılık "içinde hapsolduğu kutunun dışını görme" , "kutunun dışındakileri düşünme" becerisi olarak tanımlanır. Ders Programları ile hedeflenen tüm okul kazanımları ile elde edilen bilgi "güç" ise okul yıllarında kazandığı bilgileri yeni bilgi ve beceri geliştirmekte kullanabilme becerisi en büyük değerdir. Okulda elde edilen akademik başarı, bireyin yaratılıştan getirdiği biyolojik kapasitesi yanında, anne, baba, aile çevresi öğretmen, okul ve akran ilişkilerinin karmaşık bir bütünüdür. Erişilecek en yüksek performans   bireyin kapasitesi , çaba ve gayreti yanında ebeveyn, öğretmen, okul, akran gibi dış etkenlerin sa...

Sınavlarda Gerçekte Neyi Ölçüyoruz?

Çoktan Seçmeli Testlerle Neyi Ölçüyoruz? Çoktan seçmeli testler, geniş bir kapsamı kısa bir sürede yoklaması,bir oturumda çok sayıda bireyi test etmeye olanak vermesi ve yanıtların objektif biçimde puanlanması gibi özellikleri ile uzun yıllar tercih edilmiştir. Çoktan seçmeli soruların bu avantajları yanında önemli bazı sınırlılıkları da bulunmaktadır. Bunlardan biri bireylerin tahminle/şansla puan kazanma olanağının bulunmasıdır. Çoktan seçmeli sorunun yapısı gereği her sorunun belli sayıda (üç-beş)hazır yanıtları (seçenekleri) vardır. Bu durum soruyla ölçülen özelliğe sahip olmayan veya kısmen sahip yanıtlayıcıyı şansını kullanarak doğru yanıtı bulmaya yöneltir. Yanıtlayıcının tahminle verdiği yanıt doğru olduğunda bundan puan kazanır.Bu durum, testin puanlarına dayalı olarak verilecek kararların geçerliğini ve güvenirliğini önemli ölçüde zedeler. Test geliştiriciler bu eğilimin önüne geçebilmek için kazanılan puan üzerinde şans başarısı için düzeltme işlemi uygularlar. Bu...